İyilik ve Kötülük
Hırsızın biri bir eve girmişti. Ayak sesleri duyan ev sahibi mumunu yakmak için çakmağı aldı ve çakmaya başladı. Bunu önceden sezen hırsız adamın önünde durup ev sahibinin çaktığı çakmağı her defasında söndürüyordu. Adam defalarca çakmağı çaktı hırsız da her defasında söndürdü. Zifiri karanlıkta hırsızı göremeyen adam çakmağın gazının bittiğini düşünerek pes etti ve uyumaya gitti. Hırsız da rahat rahat işini görmeye devam etti.
İşte içimizdeki kötülüklerde tıpkı hikayemizdeki hırsız gibidir. Siz içinizdeki iyilikleri fitillemek istediğiniz an kötülükler o fitili söndürüverirler. Bu durum size bir süre sonra pes ettirebilir. İşte bu tam manasıyla bir illüzyondur.
Peki nedir bu illüzyon?
Öncelikle evrendeki her şeyin zıtlıklar ile varolduğunu bilmemiz gerekiyor. Siyah varlığını beyaza, iyi varlığını kötüye, metanet varlığını zaafa borçludur. Bu sebeple insanın da iki yönü vardır. İyilik ve kötülüğün vücut bulmuş halidir diyebiliriz insan için. İnsan bu iki halden hangisine sahip olacağına aklı ve kalbi ile karar verecek özgür iradeye sahip olarak yaratılmıştır.
Dünyadaki kaosun yegâne sebebi nedir diye sorsalar şüphesiz ki bu sebep; iç dünyasını ihmal etmiş toplumların çıkar odaklı hırslarıdır. Çünkü bu sonuç insanları birer hayvana dönüştürerek bencil yaratıklar haline getirmekte.
Kendisindeki kötülüğü besleyen insan daha çok maddi değerlere önem vererek ömrünü hırs ve rekabet içerisinde geçirmek ister.
İyiliği besleyen insan ise daha şeffaftır. İçsel bir hayat sürer, iyi bir insan olmakla kalmaz iyi şeyler de yapmak ister. Bir yaratıcının olduğuna olan inancıyla güven dolu bir zihne sahiptir. Dünyadaki her şeyde bir düzen, nizam ve intizam olduğunun bilincindedir.
Kötülüğü besleyen insan doyumsuzdur. Dünyayı ister, yetmez evrene sahip olmak ister. Ele geçirme ve işgal etme arzusuyla yaşar. Sahip olduğu her şey onun için bir başarıdır ve hayattaki en büyük motivasyonu budur. Yaşama isteğini bununla besler. Bununla mutludur. Ve mutlu olmadan mutlu etmez.
İyi İnsan
İyiliği besleyen insan ise kendisini keşfetmeyi sever. Bunu tercih eder. Kalbi ve zihni uyum içindedir. Mutluluk kaynağı budur ve dış etkenlerden kolaylıkla etkilenmez. Mutlu etmekle mutlu olur. Sevmek için bir sebebe ihtiyaç duymazken sevilmek için de ekstra bir gayret göstermez. Kendisine, duygularına ve ruhuna hükmedebilmenin en büyük fetih olduğunun bilincindedir.
Kötülüğü besleyen insanın kriteri başarı, güç ve paradır. İyiliği besleyen insanın kriteri ise sevgidir, saygıdır, arınmadır ve en önemlisi de beklenti içinde olmamaktır. Çünkü beklentiler daima yaralar.
İnsanlık tarihi en büyük savaşını bu iki şeye karşı vermiştir. İnsanın, içindeki iyiliğe ve kötülüğe karşı verdiği savaşın yeryüzünde bir emsali daha yoktur. İçeride kazanmak istediğimiz zaferle dışarıda kazanmak istediğimiz arzularımızın çatışmasıdır bu durum. Bir savaşı kazanmak istiyorsanız rakibinizi çok iyi tanımalısınız.
Dışarıyla olan savaşımız basit bir gelir gider modeline dayanır. Alırsınız ve karşılığını verirsiniz. Çıkar ilişkisine dayalıdır ve almadan vermezsiniz. Ne alacağınızı bilmeden de vermezsiniz.
İç dünyamızda olan savaş ise gelir gider veya kazanç mantığıyla işlemez. Orada matematik yoktur. Manevi ve soyut bir sistemle işler. Almak için vermeniz gerekir. Vazgeçmeniz gerekir. Fedakârlık yapmanız gerekir. Sonuç kontrolünüzde değildir. Fakat elde edeceğiniz iç huzura sahip olacağınızın garantisi vardır. Risk yoktur. Verirsiniz ve alırsınız. Orada hırsın yerini teslimiyet alır. Sahip olmayı değil sahibine ait olmayı arzulamak vardır orada. Kendini bulmak için kendinden vazgeçmen gerekir.
Olmayı istediğimiz kişi ile olduğumuz kişi arasındaki farkı artık kendimizi kandırmadan yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Miş gibi yaparak yaşamayı bir kenara bırakmalıyız. İnanç derinliğimizi artırmalıyız. Ruhsal zenginliğimize yatırım yapmalıyız. Günü birlik değil de ömürlük huzura sahip olmayı kendimize görev edinmeliyiz.
Eğer mutlu bir insan olmayı ve huzurlu bir kişiliğe sahip olmak istiyorsak bu kısa ömrümüzde zamanımız dar fakat seçeneklerimiz çok fazla.
Zaten güçlü olan yanlarına yaptığın yatırımlar artık yetmez mi? Kariyerin, kıyafetlerin, bedenin, evindeki eşyaların, insanları memnun etmek için yaptığın fedakarlıklar, kendine acıman, ihmalkarlıkların, bencilce sahip olduğun yaşamın, duyduğun utançların, öfken, kinin ve nefretin.. Bunları beslemeye ve güçlendirmeye daha ne kadar devam edeceğiz?
Gün geçtikçe bunların seni daha da dibe çektiğinin farkında mısın?
Artık iyi olmak için zayıf yanlarınla mücadele etmelisin. Kendi içine doğru derin bir yolculuğa çıkarak artık sana ait bir imzan haline gelmiş olan tüm hatalarından arınmalısın. Bu mücadele ne hemen başlayacak ne de hemen bitecek bir mücadeledir. Bu zamana dek bize sadece kötülüklerin ve günahların ne olduğu gösterildi. Fakat bunlarla mücadele etmeyi ve yüzleşmeyi öğretmediler. Bu yolculukta ölmek yok fakat savaşmak var, sakat kalmak yok fakat yaralanmak var, sonunda keder değil kader var, cefaların sonunda sefa var. Derin bir mutluluk, derin bir karakter sahibi olmak var.
Kuranı Kerim’de bile; “İman et ki iyi insan olasın demiyor, iyi insan ol ki iman etmiş olasın” diyor.
“Para mutlu eder mi?” merak ediyorsanız tıklayın.
Diğer Youtube videolarıma göz atmak ister misiniz? Tıklayın
(542 kez okundu. Bugün 1 kez okundu)